15 Ocak 1902’de Selanik’te doğup 3 Haziran 1963’te Moskova’da hayatını kayebetti. 61 senelik ömrüne asırlık mücadele, aşk ve başkaldırı sığdırdı. Şair Nazım ressam bir anne ve Osmanlı Hariciyesinde memur bir babanın oğludur. Nazım sanata olan düşkünlüğünü ressam annesi Celile Hanım’dan şiire olan merakını ise çeşitli şehirlerde valilik yapmış olan dedesi Nazım Paşa’dan alır.
İlk şiirini yazdığı tarih tartışmalara konu olsa da Nazım bir şiirinde “on dördümden beri şairlik ederim.”. Sözüyle bu tartışmalar son noktayı koyar. Ömrünün büyük bir bölümünü geçirdiği Rusya’da 3 Haziran 1963 sabahı gazetesini almak için aşağı kata inerken cezaevi yıllarından kalan hastalıklar onu rahat bırakmaz ve kalp krizi geçirerek hayatını kaybeder.

Nazım Hikmet Bize Ne Anlatıyor?
Devrimci düşünceleriyle kimi kesimler tarafından çok sevilip mücadelelerinin sembolü haline gelen Nazım Hikmet yine bu kesimler tarafından “Kavgamızın Şairi” olarak da tanınır. Küçük yaşta Bahriye’de öğrenim gördüğü sırada geçirdiği bir zatürre sonucu Bahriye’den ayrılmak zorunda kalan şair ilk şiirlerini aşk üzerine yazıp İstanbul’un işgaliyle birlikte vatanperver bir tavırla yazmaya başlamıştır.

Milli Mücadeleye katılmak amacıyla ailesinde gizli Anadolu’ya kaçan Nazım sağlık sorunları sebebiyle askeri alanda görev alamayacağını öğrenince direnişin diğer kısmı olan eğitim ordusunda görev aldı. Arkadaşı Vala Nurettin ile birlikte Bolu’da öğretmenlik yapan Nazım daha sonra kısa aralıklarla Moskova’ya gitmiştir.
Burada devrimci düşünceleri filizlenen şair komünizmle tanışmıştır gelişiminde oldukça etkili olan bu süreçte Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi KTUV’da ekonomi-politik öğrenimi görür. O yıllarda büyük bir kaosun içinde kavrulan ülkemizde şiirleri ve fikirleriyle bir çok genci etkileyen şair ülkesine döndüğünde kumpas olduğu yıllar sonra anlaşılacak olan Askeri İsyana Teşvik suçundan yaklaşık 13 sene demir parmaklıklar ardına hapsedilmiştir bedeni hürriyetine el konan Nazım fikri hürriyetinin asla tutsak edilemeyeceğini kalemiyle verdiği mücadele sonrası kanıtlamıştır.

Bu süreçte Mustafa Kemal’e ulaşıp suçsuz olduğunu duyurmak isteyen şair Atatürk’e yazdığı mektupta “ Seni bir an kendimle meşgul ettimse, alnıma vurulmak istenen bu ‘inkılap askerini isyana teşvik’ damgasının ancak senin ellerinle silinebileceğine inandığımdandır. Başvurabileceğim en inkılapçı baş sensin.” Sözleriyle ondan adalet istese de bu mektup hiçbir zaman Atatürk’e ulaşamaz. Çıkarılan af yasasıyla içerde Türkiye’nin ilk açlık grevine başlayan Nazım’a dışarıda aydınlarımız katılmıştır. Bu sayede hapis yılları bitse de sürgün henüz yeni başlayacaktır