
Yıldızlar daha özel olduğunuzu düşünmüyor, gökyüzündeki hareketler başınıza gelenleri açıklamıyor, gezegenlerin hareketi eski sevgilinizin size yeniden döneceğini söylemiyor!
Büyü, fal ve sihir kadar ilkel; inanılanın aksine bilimle uzaktan yakından alakası olmayan Astroloji…
Astrolojinin Tanımı ve Tarihi Kökenine Yolculuk
Giriş olarak, en sık karıştırılan iki kavram olan Astronomi ve Astrolojiye bakmakta fayda var;
Astroloji, gökyüzünün hareketlerinin, yıldızların ve diğer gök cisimlerinin Dünya’daki insanların kişiliğini, hayatını ve gerçekleşen olayları etkilediği inancıdır. Yıldızların hesabı manasına gelen “Astrologia” kelimesinden türeyen Astrolojiyi Türk Dil Kurumu “Yıldız falcılığı” olarak tasvir etmiştir.
Astronomi; evrimleri, fiziksel ve kimyasal özellikleri ile gök cisimlerini gözleyemleyen bilim dalıdır.
Astronomi direkt olarak gerçeğin kendisiyken, astronominin gölgesindeki astroloji neden popüleritesini hiç kaybetmeden ve üzerine ekleyerek insanları etkilemektedir?
Bu sorunun cevabı insanların psikolojik durumları, kişisel özellikleri ve tarihin kendisinde saklı. Astrolojinin insanla olan ilişkisine de değineceğiz ancak ondan önce astroloji tarihinde kısa bir yolculuğa çıkacağız.
İnsanlık var olduğundan beri günümüzdeki gibi tartışma konusu olan başlıkların altında astroloji ve din vardır. İkisi de insanlık tarihinde dallara ayrılmış, bilim ve bilgi birikimi genişledikçe inananlar ve inanmayanlar olarak ikileşmiştir. Din konusunda derinlere indiğimizde karşımıza farklı dallar da çıkacaktır ancak konu itibariyle buna giriş yapmayacağız. (Bazı kaynaklar insanlık tarihinin başını varoluş ya da yaratılış olarak alır ancak canlılar için temel olan evrim ve evrimsel sürece tamamen zıt olan bu iki kavramın kullanılması yanlıştır. yine de işlenilen konu insanı ilgilendirdiği için ‘insanlık var olduğundan beri’ tabirini kullanıyorum)
İnsanlar bilimin yeterince gelişmediği yüzyıllar boyunca belirsizlikle karşı karşıya kalmış, bu belirsizlikle başa çıkmak için çeşitli etkilerde bulunarak yaşadığı çevreyi değiştirmeye çalışmıştır. Bilimin yeterince gelişmediği yüzyıllar diyorum çünkü astroloji ve din gibi kavramlar bilimin yeterince gelişmediği yüzyıllarda ortaya çıkmıştır. Yani astrolojiye inanmak zeka seviyesinin bahsedilen yüzyıllarda kaldığına işarettir diyebiliriz..
En büyük sorunlarından birisi doğa olayları, avcı-toplayıcı zamanında hayatta kalmak olan insan, yerleşik hayata ve tarıma geçişle beraber farklı problemlerle karşılaşmıştır. Bu problemlerle başa çıkabilmek için ise bir gelişmeye ihtiyaç vardı. Bu ihtiyaç beraberinde zamana göre hareket etme gereksinimini getirmiş, zamanı ayarlayabilmek için ise bir takvim gerektirmiştir. Zamanın bilimi bunlar için yeterli olmadığından, belirsizlik; kirlilik için hiç yok diyebileceğimiz zamanda insanları kusursuz görünen gökyüzüne ve yıldızlara bakarak tahminlerde bulunmaya, bu tahminlerden yola çıkarak hayatlarını belli bir düzene sokmaya itmiştir. Bu gözlemlerin yapılabilmesi için Piramitler, Zigguratlar gibi ilginç yapılar inşa edilmiş; görülen gök cisimleri ve gökyüzünün hareketleri işe yarayacak şeylere benzetilmiştir. Dolayısıyla insan yüzyıllar önce hem doğada hayatta kalmaya hem de bu gibi sorularla gelişmeye çalışmıştır.
Günümüzden hemen hemen 7000 yıl önce var olan kavimler Mezopotamya olarak adlandırdığımız Bereketli Hilal bölgesinde zamanı önceden belirleyip tarımlarını geliştirerek diğer kavimlere üstünlük kurmaya , gelecek hakkında kararlar vererek hükümdarlarını bilgilendirmeye çalışmışlardır. Tabii bunları yıldızlara, gökyüzünün hareketlerine ve ayın evrelerine bakarak yapmışlardır. Medeniyetlerin birbirleri üzerinde üstünlük kurma ve gelişme hareketleri daha net bilgi ve zaman arayışına sebep olmuş, bu sayede astrolojinin temeli atılmıştır.Başlarda gökyüzü gözlemleri gelişime odaklıyken bu karmaşaya gezegen gözlemleriyle bir de din eklenmiş, sonralarında yıldızların ve gezegenlerin asıl doğasından kayarak tanrı, cennet ve cehennem tasvirleri getirilmiştir. Günümüzde bile fazlasıyla etkilerini gördüğümüz bu tür kavramların bilgi eksikliğinden dolayı insan düşüncesiyle ortaya çıktığını görebiliyoruz. Sonucunda gözlemlenebilen gezegen ve yıldızlar Tanrıyla ilişkilendirildi ve ortaya mitolojik unsurlar çıktı. Venüs’e aşk tanrısı ismi verildi ve Venüs ile ilgili her olay duygusal değişimlere yoruldu. Merkür ismini Yunan Tanrısı Merkür’den aldı. İnanışa göre Merkür en kurnaz Tanrı’ydı. Merkür’ün hareketleri ise insanlar üzerinde etkili olan kurnazlığa ve kibire yoruldu. Neptün ismini yine Yunan Mitolojisinden aldı ve denize olan benzerliğinden dolayı dünya üzerindeki sel, yağmur gibi su hareketlerinin Neptün’ün hareketlerinden kaynaklandığı düşünüldü.

Astrolojiye Dair
Astrologların ve astrolojiye inananların astroloji içindeki tutarsızlıkları daha kolay açıklayabilmek için kullandıkları Zodyak kavramına bakalım. Zodyak en basit tanımıyla burçlar kuşağı olarak adlandırılır ve ikiye ayrılır;
Sidereal Zodyak: Vedik Astrolojisi içindedir ve Hintler tarafından kullanılır.
Tropikal Zodyak: Batı Astrolojisi içindedir ve astrolojide yaygın olarak kullanılır.
Zodyak dediğimizde içinde ay ve gezegenlerin olduğu, gökyüzünde bulunan hayali bir daire aklınıza gelecektir. Bu dairenin içindeki cisimler hareket içindedir. Cisimleri hesaplayabilmek için belli noktalar gerekmekte ve bu noktalar da hareketsiz olmalıdır. Sidereal Zodyak takimyıldızları kullanırken, Tropikal Zodyak ekinoks dönemlerini kullanır. Zodyak, astrologlar tarafından 12 parçaya bölünür ve bu parçalara burç ismi verilir. Her burç Zodyakta bulunun 12 yıldızın birisi tarafından yönetilir. Bu hemen hemen herkesin en az bir kere karşılaşmış olduğu, oldukça popüler olan horoskop tablosunu oluşturur. Ancak astroloji meraklıların ve astrologların iddia ettiğinin aksine bu tablo çok büyük hatalar vermektedir ve her burç aynı sorunla karşı karşıyadır. Takımyıldızların kaymasının ve dünyanın devinim hareketinin sonucu olarak ortaya çıkan problemleri bir astroloğa sorsanız büyük ihtimalle bahsettiğimiz iki Zodyaktan birini kullandığını ve bu sorunun diğer Zodyakta olduğunu söyleyecektir. Yani buraya kadar gelip de hala Astrolojiye olan inancı sorgulamamışsanız yılın 12 parçaya ayrılmış her 30 gününden birine göre bildiğiniz burcunuz ve burcunuzun özellikleri aslında bambaşka olabilir. Ayrıca Zodyaktaki burçlar 12 eşit burç değildir. 360° olan Zodyak’ı 12 eşit parçaya bölersek, her burç 30º genişliğinde olur. Bu durum bize söylenilen ya da bildiğimizin aksine çok büyük bir eksik yaratır. Gezegenlerin çekim gücünü de meseleye dahil edersek astrolojinin oldukça yanlış ve eksik bilgiler barındırdığını söylebiliriz. Ek olarak; tüm bunlara rağmen hala astrolojiyi savunan birisine denk gelirseniz çok basit bir örnekle aynı anda doğan ikizlerin bile davranışlarının neden farklı olduğu sorusunu yöneltebilirsiniz. Eğer insanın davranışları ve yaşayacakları gezegen ve yıldızlara göre şekilleniyorsa aynı zaman diliminde doğan ikizlerin de buna uyması gerek…
Belli aralıklarla sosyal medyada ya da astroloji sayfalarında gördüğümüz “NASA 13. burcu açıkladı” haberi ise tamamen yanlış! NASA bilimsel bir uzay ajansı olarak astroloji gibi ilkel inanışlar ve bunun safsatalarıyla asla ilgilenmez. Haberde bahsedilen 13. burç olan yılan burcu yeni keşfedilmiş ya da yeni ortaya çıkan bir şey değil, aksine her zaman var olan bir şey.
Forer (Barnum) Etkisi, Burçlar ve Fallar
Burç ya da fal çeşitleriyle en az bir kere bile ilgilenen kişilerden duyacağınız yaygın cümleler “Söyledikleri bana çok uyuyor, aynısını geçen gün yaşamıştım, bu tam olarak benim!” şeklinde olacaktır. Hayır, başka bir falcıya gidin, bir fincan daha kahve içip telvelerini yorumlayın, başka bir burcun yorumunu daha okuyun söyledikleri yine size uyacak, sizi tasvir eden cümleler olacaktır. Buna psikolojide Forer Etkisi denir. Forer Etkisi bireylerin, özellikle kendileri için hazırlanmış gibi görünen ama aslında büyük çoğunluktaki insanlara uyacak kadar genel ve belirsiz kişilik betimlemelerine yüksek puan verme eğilimlerini anlatan bir gözlemdir.
Son olarak;
Astroloji hakkında başka bir bilimsel araştırmadan da bahsedelim. Son zamanlarda nedeni tam olarak bilinmese de astrolojiye olan inanç artıyor. Yapılan araştırmalar bunun nedenine dair açıklamalar elbette sunuyor, ama bunlar insanların kesinliği olmayan bir şeye körü körüne bağlanmalarını açıklamıyor. Önceki araştırmalar, insanların kriz zamanlarında astrolojiye ağırlık verme eğilimlerinin daha yüksek olduğunu söylemişti. Bu çalışmaya göre, astrolojinin popülaritesinin günümüzde neden yükselişte olduğu açıklanabilir. Küresel krizlerin insan üzerindeki etkisiyle astrolojiye olan masum inancın artmasını aynı paralel çizgide açıklayabilme şansımız olsa da bu gitgide masumane halinden çıkmakta. Astrolojiye olan inanç, komplo teorilerine olan inançla olduğu kadar diğer birçok sahte bilime olan inançla da bağlantılıdır. Bu da o kadar zararsız olmayabileceğini gösterir, uyarıları bu cümleyi kanıtlar nitelikte.
Uzman psikologlarca yapılan araştırmalarda insanlara sorulan “Sözde bilimlere neden inanıyorsunuz?” sorusunda ele alınabilecek bir cevabın olmamasından kaynaklanan bu araştırmada astrolojiye inananların ve inanmayanların bireysel farklılıkları ölçülmüş, bireysel kişilik özelliklerinin bu tür temelsiz inançları etkileyip etkilemeyeceği test edilmiştir. Sosyal medyada yapılan ankete 264 kullanıcı katıldı ve anket dört araçtan oluşuyordu: Astrolojiye İnanç (BAI), Beş Büyük kişilik özelliği (IPIP-30), narsisizm (SD3) ve zeka (ICAR16-R3D). Bireysel farklılıkları ölçmek için dünya çapında en çok kullanılan araç, beş büyük kişilik özelliğidir. Deneyime açıklık, sorumluluk/vicdanlılık, uyumluluk, dışadönüklük ve nevrotiklik olmak üzere beşe ayrılır. Bunlardan ilki olan deneyime açıklık, paranormal ve apofeniye olan inançla olumlu ilişkidedir. Sorumluluk/dürüstlük ise sözde bilimsel inançlarla en az bağlantısı olan özelliklerinden biridir. Dışadönüklüğün de paranormale olan inançla ilişkili olduğu gösterilmiştir. Uyumluluk da paranormale olan inançla hem olumlu hem olumsuz olarak ilişkide olduğu gösterilmiştir. Son özellik nevrotikliğin de paranormal inançlarla olumlu ilişkili olduğu bulunmuştur. Anket sonucunda narsisizm en güçlü etken olarak ve zeka, astrolojiye inançla olumsuz ilişki gösterdi. Bu sonuçlar, astroloji gibi sıradan sayılabilecek bir inancın bireysel farklılıkları ortaya çıkarabileceğini ve güçlendirebileğini gösterdi. Burçlar insanlara olumlu şeylerle beraber kendilerini tasvir etme imkanı sunar. Bu büyüklenme duygusunu ortaya çıkarır. Ve ayrıca zeka seviyesi ne kadar yüksek olursa, astrolojiye olan inancın da o kadar düşük olacaktır.
“Olağanüstü iddialar, olağanüstü kanıtlar gerektirir.”
-Carl Sagan