
Çoğu kendi irademiz dışında gelişen duygusal yanılsamalara sahip insanlar olarak yine duyguların sebep olduğu psikoloji ve psikiyatride de kendine yer edinmiş birçok duygusal rahatsızlığı tanıyoruz. Kimi zaman aynaya baktığımızda kendimize bile yabancı olduğumuzu fark ettiğimiz anlar olur. Sanki çevre değişik, insanlar değişik bambaşka bir boyutta, bambaşka bir hayattan kopmuşuz gibi hissedilir. Ya da herkesin birdenbire değiştiğini düşünürüz. “Sen gitmişsin, yerine başkası gelmiş.” sözünü sıklıkla duyarız. Bunun insanın kendisini sorgularken meydana gelen hali normal, ancak asıl mesele hastalık derecesinde ilerlediğinde başlıyor.
En basit tanımıyla yabancılaşma olarak adlandırdığımız bu durum psikolojide Sanrısal Yanlış Tanıma ya da bilimsel adıyla “Capgras Sendromu” olarak tanımlanır.
Capgras Sendromu Nedir, Ne Değildir ?
Capgras Sendromu kişinin çevresindekilerin gerçek olmadığına, başkalarının onların yerine geçtiğine inanması olarak tanımlanır. Sendromlu kişi kendisini farklı ve karmaşık bir hayatın içinde hissederken, başta ailesi ve kendisi olmak üzere çevresindekilerin (olan kişinin tam tersi; iyi-kötü zıtlığı olacak şekilde) değiştiği ya da değiştirildikleri düşüncelerine düşer.
Daha çok şizofreni ve organik psikoz kavramı içinde yer alır. Vakaların çoğunda psikoz ve şizofreni paranoid seklindedir. Psikotik depresyonda da görülebilen Capgras Sendromunun kökenine ilişkin ‘kesin’ bir açıklama bulunamamıştır ancak Freud’a göre, Capgras Sendromu, bastırılan ensest arzular tarafından oluşmaktadır. Buna bilimsel alanda “Psikoseksüel Nevroz” denir. Ayrıca beyin ve sinirsel araştırmaların çoğuna lokalize beyin lezyonları konu olmuştur. Organik beyinde incelenen vakalarda beynin korpus kallozumunun hemisterler arası bilgi aktarımında görevli olan bölgesinde arka ucunun ön kesiminde küçülme görülmüştür. Bu durumda görsel bilgi aktarımı ve algılama bozuklukları başlar. Ancak yine belirtmekte fayda var, sendromun kökenine ilişkin kesin bir açıklama getirilemedi.

Dünya edebiyatı ve sanat alanında da işlenen Capgras Sendromu kişi ve çevresindekiler arasında güvensizliğe, sevgisizliğe ve en önemlisi ciddi anlamda sağlıksal sorunlara sebep olmaktadır.
Meselenin edebiyat tarafından yalnızca duygusal bağ olarak baktığımızda bile her şeyiyle tanıyorken sevdiğimiz insanlara yabancı olmak, uzaklaşmak insan duygularını alt üst eden şeylerken; bunun geri dönüşü olmayan bir hastalık derecesinde olması çok da iç açıcı bir durum değil.
Tabii ki ikisi de farklı şeyler…