Çikolata’nın Süreci de Kendisi Gibi Tatlı mı?
  1. Ana Sayfa
  2. Yaşam

Çikolata’nın Süreci de Kendisi Gibi Tatlı mı?

0

Dünya’nın en sevilen tatlıları arasında ilk sıralarda gelen çikolata için ayrılmış Dünya Çikolata Günü, 2009 yılından beri her yıl 7 Temmuz’da, çikolata tohumlarının Avrupa’ya ilk kez getirildiği 7 Temmuz 1550 tarihine ithafen kutlanıyor. Dünya Çikolata Gününüz kutlu olsun!

Yaşayan her insan başına bir kilogram gelecek şekilde yıllık yedi milyon ton tüketilen çikolatanın ham maddesi kakao 5 bin yıldan uzun süredir kullanılıyor.

Ekvador’un Mayo-Chinchipe kültüründe yapılan arkeolojik çalışmalarda çeşitli parçalar üzerinde MÖ 3300’de insanların kakao benzeri bir madde yediğine dair kalıntılar bulundu.Tükettiğimiz çikolataya dair kalıntılar MS 250-850 yılları arasında Meksika’da bulunan eşyalardan Maya halkının sıcak çikolata tükettiği bilgisine ulaşıldı. Ayrıca kakao çekirdeklerinin para yerine de kullanıldığını biliyoruz. Aynı zamanda yiyecek mi içecek mi sorularının ana konusu olan çikolata 17. yüzyılda iki Katolik mezhebi arasında 42 yıl süren bir tartışma başlattı. Yiyecek mi içecek mi olduğu tartışmalarının temelinde insanların dini görüşleri yatıyordu. Çikolata eğer bir içecekse insanların oruç tutarken tüketmesinde herhangi bir sakınca yoktu ancak tersi durumda böyle bir şey mümkün olmayacaktı. 14. ve 16. yüzyıllar arasında yaşamış Azteklerin kakao tozundan elde ettikleri içecekleri gölgesinde Papa VII. Alexander bu tartışmalara bir son vererek çikolatanın içecek olduğunu söyledi.

Ayrıca Aztekler güç ve bilgeliğin kakaodan geldiğine inanıyorlardı. Öyle ki çikolataya bilimsel ismini veren doğa bilimci Carl Linnaeus ona, ‘theobroma cacao‘ derken bu kalıp kelimenin ‘Tanrıların Yemeği’ anlamına geldiğini ve özellikle bu ismi verdiğini düşünebiliriz. Kullandığımız çikolata kelimesi ise ‘chocolate’dan gelir. Bu kelime Azteklerin acı su anlamına gelen ‘chocolatl’ kelimesinden türemiştir.

Çoğu kişinin siyah çikolata mı beyaz çikolata mı ayrımına konu olan beyaz çikolata, 1930’lu yıllarda çocukların tedavisi için üretilmişti. Bunun yanında çikolata, bazı Avrupa ülkelerinde yalnızca ayrıcalıklı insanlar, politik yandaşlar ve entelektüeller tarafından tüketilebiliyordu. Anadolu’ya gelişi ise 1693 yılında oldu. İlk başlarda Anadolu’da tadanlar, çikolatanın baş döndürücü bir tadı olduğunu söyledikleri ve içki olarak tanımladıkları bilgiler dahilinde. Sonrasında ise tıpkı Avrupa’da olduğu gibi kakaoyu yalnızca saray içindeki kişiler tüketti. Cumhuriyet tarihiyle beraber kurulan çikolata fabrikalarıyla çikolata tüm kesimlere ulaşmaya başladı.

Gelin, çoğumuzun severek yediği çikolatanın dünya ve insanlar üzerindeki etkilerine bakalım;

Çikolata endüstrisi kakao çekirdeklerine ulaşımda çocukların kullanılması, ormanların yok edilmesi gibi sorunlar için baskı altında. Peki bu sorunların temeli neye dayanıyor?

Kakao Çekirdeği

Çikolatanın ham maddesi olan kakao çekirdeklerinin ağaçları özel bir bakıma, yüksek sıcaklık ve yağışa, bunu yanında dış etkenlerden korunmak için bir bitki örtüsüne ihtiyaç duyar. Bu bitki örtüsü uzun yaprak ve ağaçlarıyla ormanlardır. Dünya’da hem bitki örtüsü, hem gerekli iklim şartları ve gerekli bakımı sağlayabilecek çok az ülke mevcut. Fildişi Sahili ve Gana dünyada hasat edilen kakaonun %52’sine ev sahipliği yapıyor. Nijerya gibi ülkelerin de katkılarıyla Afrika bölgesinden hasat edilen kakao miktarı %69’a çıkıyor. Ancak Afrika’da iklim sorununun gittikçe artması bu hasadı tehlike altına sokuyor. İklim dengesizliği yüzünden azalan hasat sorununu çözmek için çiftçiler yeni kakao tarlası arayışına giriyorlar ve bu alan tabii ki ormanlık bölgeler oluyor. Yeni kakao ağacı tarlaları için ormanlık alanlar yok ediliyor.

Daha şimdiden Fildişi Sahili’ndeki ormanların %80’i kaybolmuş durumda ve bu en büyük orman yoksunluğu oranları arasında. Ormansızlaşma ve iklim krizi kakao hasadını tehdit eden etkenlerin en büyüğü ve maalesef ki bu durum kısır döngüye girmiş durumda.

ABD merkezli dünyanın en büyük çikolata üreticisi Mars, BBC’ye yaptığı açıklamalarda kakao tedariğinde kakaonun “ormansızlaşmadan arınmış” hale gelmesi gibi adımlar atarak bu döngüye son vermeyi hedeflediğini, Afrika ülkelerinde orman alanlarını restore etmeyi amaçladığını söyledi.

Çocuk İşçiler ve Çalışma Şartları

Kakao tarlalarında çocukların çalışma koşullarının ne kadar ağır olduğuna dair kanıtlar mevcut. BM Çocuk Fonu 1998 yılında kakao tarlalarında çalıştırmak için Fildişi Sahili’ne çocuk kaçırıldığını söylemişti. Kölelikle mücadele eden Anti-Slavery International’a göre bu uygulamalar hala devam ediyor. 2020 yılında Chicago Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırma, Fildişi Sahili’ndeki kakao tarlaları bölgelerinde yaşayan ve çalışan çocukların keskin alet kullanımı, tarımda kullanılan kimyasal ürünlere maruz kalma gibi tehlikeli işlerde çalıştığını gösterdi. Bu durum, çikolata endüstrisinin 2001 yılında Harkin-Engel protokolü adı verilen uluslararası bir anlaşmaya göre kakao üretiminde çocuk işçileri kullanmamayı taahhüt etmesine rağmen gerçekleşti.

Tüm bunların yanında çoğu üretici ve tüketiciler yediğimiz çikolata için adil bir fiyat ödemediğimizi söylüyor. Kakao üreticilerine ödenen düşük fiyatlar çikolata endüstrisinin karşılaştığı sorunların temeli olarak görülüyor. Çiftçilerin yoksulluk altında olması, çocuk işçiler ve ormansızlaşma gibi sorunları doğuruyor. Kazandıkları miktar Dünya Bankası’nın açıkladığı aşırı yoksulluk sınırının çok altında, yoksulluk ve sömürünün ana sebebi buna dayanıyor.

    İlginizi Çekebilir

    Yazar Hakkında

    Ne Düşünüyorsun?